18.09.2009

Düşmeyen Asker!

1936'dan bugüne "düşmeyen/düşürülemeyen asker"

Federico Borell Garcia ve Robert Capa, eğer İspanya İç Savaşı olmasaydı büyük olasılıkla birbirlerini tanımadan ölüp gideceklerdi.

"Federico Borell Garcia ölürken ölümsüzleşmişti ama İspanya da hiçbir resmi belgede ölüm kayıdına rastlanmayacaktı. Federico doğmuş ama hala ölmemişti,tıpkı resmi gibi ,tıpkı resminde ki asil asi gibi..." (Bekir Bülend Özsoy)

Federico Borell Garcia, Capa' nın çektiği fotoğrafta-adı her ne kadar "düşen asker" olarak bilinse de-düşmüyor. O pozisyonda fotoğraflanmış olması aslında çok manidar. İspanya Devrimi kanlı olarak bastırıldıysa da pek çok kavram dimdik ayakta. Garcia' nın fotoğraftaki pozisyonu rahatsız ediyor aslında alttan alta bazı ideolojik oluşumları. O düşmedikçe ezilen halkların direncinin kırılamayacağı, her an tetiklenebileceği paranoyası her daim onların bilinç altında var olacak çünkü. O nedenledir "düşmeyen asker"i "düşen asker" e evirme çabaları...

Konuyla ilgili genel anlamdaki düşüncelerim:

Fotoğrafçının durduğu yer!
 

Savaşlarda en az iki taraf vardır savaşan. Bu nedenle savaş fotoğrafçısının durduğu yer daha fazla anlam ve önem kazanıyor. Yazınızı okurken aynı dönemlerde yine İspanya'da, Katalonya'da doğan ünlü ressam Dali geldi aklıma. İspanya iç savaşının Bunier gibi, Lorca gibi en yakın tanığı olan Dali, tercihini ne yazık ki faşizmden yana kullanmıştır. Franco, İspanya'daki devrimi çok kanlı bir biçimde bastırdığında, belki de Franco' yu alkışlayan tek İspanyol odur. Fırçasını, faşist katil Franco' nun akıttığı kanlarla beslemiş, yakın arkadaşı Lorca'nın Franco' nun askerleri tarafından kurşuna dizilmesi bile onu inancından döndürmeye yetmemiştir.

Emperyalizm, Dali gibi düşünen sanatçıları kullanarak, onlara üstün payeler vererek faşizmi aklamaya çalışmıştır sürekli. Bir dereceye kadar başarmıştır da. Ya maazallah Dali veya onun gibi hastalıklı düşünenler fotoğrafçı olsaydı ve İspanya iç savaşını fotoğraflasaydı diye geçti aklımdan. Tarih başka türlü yazılırdı sanırım. İspanya' da ölen bir milyona yakın insan boşuna ölmüş olurdu belki de. Belki asi, bozguncu, talancı eşkıya olarak anılırlardı.

Ünlü fotoğrafçı James Nachtwey; "savaş fotoğrafçısı iki şekilde çalışabilir; tarafsız bir kayıtçı olarak ya da partizan bir tarihçi olarak. “Savaş karşıtı bir fotoğrafçı kurbanların yanındadır” der Nactwey. Ona göre Fotoğrafçının görevi “istatistikleri somutlaştırmak, ideolojik meşrulaştırmaya karşı çıkmak, ölümün ve acıların izlerini, savaşı uzaktan izleyenlerin, özellikle de kişisel bir tehdit hissetmeyenlerin yüzüne vurmak, dünyaya sesini duyuramayanlar için aracılık yapmaktır" der.

Wietnam Savaşı' nı fotoğraflayan Christine Leroy' un peşpeşe çektiği üç kare vardır. (Aslında dört karedir)

http://img37.imagefra.me/img/img37/2/9/15/jelya/f_nxpwfm_7fc5623.jpg

Hiç kuşkusuz onlar da savaşın acımasızlığını ciddi biçimde vurgulayan fotoğraflar. Ancak Leroy bir röportajında: "Biz askeri uçaklara bindik, operasyonlarda helikopter saldırıları yaptık, her zaman her yere birliklerle birlikte yürüdük" der. Yani "kurban" ın yanında olmadığını açık ve net biçimde ifade eder.

Bu cepheden bakınca Capa' nın, "Düşen asker" fotoğrafının kurgu ya da gerçek olmasının çok önemi kalmıyor gözümde. Fotoğraf kurgu mu bilmiyorum elbet ama nasıl ki edebiyatta, özellikle şiirde "imge" varsa ve fotoğraf da amacına ulaşmışsa kurgu olmasında hiçbir mahsur yok yine bence. Her olayın koşulları içinde değerlendirilmesi gerektiğini savunuyorum. Capa' da, faşizmin gerçek yüzünü, savaşın acımasızlığını o günden bugüne, "düşen asker" fotoğrafıyla aktarabilmişse izleyene, yaptığı mübahtır diye düşünüyorum. Hele ki faşizmin her türlü oyununa, vahşetine karşı kurgulanmışsa bu görüntü, kötüye karşı bir “oyun”sa, gözümde daha da değerli oluyor; varsın belgesel kategorisinde olmayıversin. Zaten insanlık bir fotoğraf karesi diye kategorize etmiyor artık; faşizme karşı topyekün direnen onurlu bir halkın bayrağı olarak görüyor. İnsanın özgürlüklere özlemi ve düşkünlüğünden olsa gerek… Şu an aklımdan “çokça hangi halklar bu görüntülere değer verir, sahiplenir?” sorusu geçti. Üstünde biraz düşününce cevapladım kendime: “Sömürüden, kandan, açlıktan, barut kokusundan, ölümlerden, ayrılıklardan yorulmuş halklar Ümran” dedim. Ne çok arzularım bu fotograflara bakmayı tenezzül etmeyen bir dünyayı… Bu tür görüntülerin “yalan” olma durumunu…

"Faşistlerin tüm çabasına rağmen Capa'nın "Düşen Asker" fotoğrafı, hiçbir zaman bir yenilgi sembolü olarak algılanmadı. Üstelik yalnızca faşistlerin gücüne direnen cumhuriyetçilerin kahramanlığının sembolü olmakla kalmadı, bütün dünyada sağcı, faşist iktidarlara karşı verilen özgürlük mücadelesinin sembolü haline geldi. Bütün bunlardan çıkarılacak sonuç, Capa'nın amaçlarına da uygundur ve onun görüşlerini doğrulamaktadır:

"Gerçek, en iyi görüntü ve en iyi propagandadır." (Mehmet Özer)

13 yorum:

  1. Selam.

    Resimdeki asker Franco'ya karşı savaşan askerse pek masum sayılmaz değilmi?Tarih kitapları onlardan anarşist olarak bahseder!Bir anarşist ezilen halkları ne derece temsil eder tartışılır.Başka söylemle bir anarşistle bir faşist arasında fark varmı sizce?Bence yok.

    YanıtlaSil
  2. Yazdıklarınızı okuyunca öncelikle “anarşizm/anarşist” kavramlarının tanımını yapmak zorunda hissettim kendimi…

    Burjuva medya anarşizm veya anarşist gibi kavramları, her zaman maksadını aşar biçimde ve genelde tüm devrimci unsurları karalamak amacıyla anlamını çarpıtarak kullanıyor. Bunun yanı sıra, anarşi kavramının “kaos” (düzensizlik) anlamına geldiği yolunda yanlış bir kanı da var. Oysa anarşizm, ilkesel temellerini devlet ve otorite karşıtlığının oluşturduğu bir felsefi akım, bir politik kuramdır ve “anarşi” diye adlandırdığı kendine özgü yeni bir toplumsal düzen anlayışına sahiptir. Anarşizm kavramı, “yönetimsiz” (veya başsız, şefsiz, komutansız) anlamına gelen Yunanca “an arkhos” sözcüğünden türetilmiştir. Varılması arzulanan devletsiz toplumsal düzen bakımından, Marksizm anarşizmle genel anlamda benzer hedefleri paylaşır. Ancak ulaşılacak yolların farklı olması konusunda ayrılır…

    Hal böyle olunca, evet, İspanya İç Savaşı’nda anarşistler Franko’nun faşist ordusuna karşı savaştılar; bu doğru ama bir bütün olarak baktığımızda savaşanların sadece onlarla sınırlı olmadığını görebiliyoruz. Pek çoğu yaşamı boyunca kavga dahi etmemiş, silahı sadece fotoğraflarda görmüş binlerce genç, yaşlı, aydın, şair, edebiyatçı ve hatta başka ülkelerden kalkıp, hiç bilmedikleri bir ülkenin, tanımadıkları halkı için savaşmaya gelmiş binlerce insan…Franko’nun askerleriyle savaşıp öldürülmüş, kurşuna dizilmiş bir milyona yakın insana haksızlık olur bence tamamını “anarşist” olarak nitelemek. Ayrıca İspanya İç Savaşı’nda anarşistleri küçümsemek ve hatta faşistlerle bir kefeye koymak da onlara haksızlık olur.

    Aydınlanmanın iki öz evladı varsa biri sosyalizm diğer ise anarşizmdir. Aralarındaki fark sadece anarşizmin aydınlanmanın “asi” çocuğu olmasıdır.

    İspanya İç Savaşı’nda anarşistler ele geçirdikleri paranın bir kısmını silahlanmaya harcarken bir kısmını da hatta önemli bir kısmını matbaa kurmak, köylere kütüphaneler kurmak için harcadılar. Bu davranışları İspanyol anarşizminin temel inancının insanın özüyle ilgili olduğunu kanıtlar. Hiçbir belli ideolojisi olmayan, olsa olsa demogojisi olan, ülkeden ülkeye hatta dönemden döneme değişen, başka ideolojileri-sadece çıkarı için-kullanan faşizmle bir kefeye konamaz asla. Bunu kabul edemem. Ve aklıselim hiç kimse de kabul etmez diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  3. Tarih, kazananlar tarafından yazlılır. Başka bir öykü için insana bakmak gerekir.

    Bu ülkede üzerine sıçılan 80 darbesi bombardumanı olmadan algılanabilse anarşizm Yavuz Bey'in tapacağını düşündüğüm Ahilikten farklı bir şeye gönderme içerir mi ki?

    At gözlüklerine dair haber bülteni bitti, şimdi sadet.

    Ben o askeri hep anarşist diye izledim. foto çekmezken de. Hani sosyalist de olsa totaliter yapı özgürlüğü dışlar ya, işte özgürlüğü tek tek isterken öyle böyle düşmemiz gibi.

    bir çocuğun adımlarındaki gibi düşe kalka, hayatın hakkını vermek için öle yaşaya...




    Sahte mi gerçek mi?

    kimin umurunda?
    fotoğrafın anlattığı Don kişot olup güzel yelinme hali hala yaşanmıyorsa sorulacak ilk soru bu olsun...

    YanıtlaSil
  4. yelinme=yenilme

    alkol sürçmesi imzam gibi oldu yaw:(

    YanıtlaSil
  5. Biraz araştırdım da, fotoğraftaki İspanyol asker Borell Garcia, bir su değirmeninde işçi olarak çalışan yoksulmu yoksul bir köylüymüş. Kazandığı para bir aile kurmasına bile yetmemiş. O dönemde İspanya kilise ve toprak ağaları tarafından ülkenin anasını ağlatan bir rejimle yönetiliyormuş ve Garcia da onlarla mücadele etmek için isyancıların yanında yerini almış.Fotoğrafının çekildiği gün elli kişilik bir birlikle topçu bataryasını korumak için sipere yatmışlar. Tabiki kendilerini kuşatan Franco'nun askerlerinden habersizmişler. Buraya kadar tamam. Bundan sonrası hakkında iki senaryo var. İlki: Askerin fotoğraf makinasını görünce fotoğrafını çekmesi isteğiyle siperden kalkarak poz vermesi ve bu esnada kendilerini kuşatan askerler tarafından vurulması anında Capa tarafından fotoğraflanmış olması, ikincisi ise: Capa' nın askerden vurulmuş gibi kendisine poz vermesini istemesi...
    Bir başka kaynakta bu fotoğrafı yayınlamaya çekinen derginin ırkçı yazılarla birlikte yayınladığını okudum. O dönemde haberleşmenin nasıl olduğunu aşağı yukarı kestirebiliyorum. Ancak gazete ve dergilerde çıkan haberlerden bilgi sahibi olabiliyordu dünya. Ve bu fotoğrafı gören, duyan onbinlerce kişi İspanya'ya gelip gönüllü olarak savaşa katılmışlarsa Garcia'nın ne kim olduğunun önemi kalıyor ne fotoğrafının gerçek yada kurgu olduğunun ve nede hangi ideolojiden olduğunun.

    YanıtlaSil
  6. Capa,Garcia,Capa'nın sevgilisi,üçü de farklı savaşlarda,farklı biçimde öldüler.bana göre asıl sorgulanması gereken savaşlar olmalı,savaşta çekilen fotoğraflar değil.

    YanıtlaSil
  7. Netlik modelde. Model çekip alıyor izleyeni fotoğrafın içine ve uzun bir geziye çıkartıyor.
    Alan derinliği o kadar fazla ki fotoğrafın, nerdeyse tüm İspanya' yı dolaşıyoruz. Bir milyona yakın ölüyü, sürgüne gidenleri,ağıt seslerini, kurşuna dizilen şairleri görüyoruz. Hatta Almanlar henüz hava bombardımanı yapmadığı için henüz haritadan silinmemiş olan Guernica'yı bile görüyoruz...

    Ben Garcia'yı çok uğraşmama rağmen fotoğrafın tek modeli olarak göremiyorum Okan. Çok kalabalık kadraj ve Garcia, ortak beden ve ortak ses bence.

    YanıtlaSil
  8. "Capa,Garcia,Capa'nın sevgilisi,üçü de farklı savaşlarda,farklı biçimde öldüler.bana göre asıl sorgulanması gereken savaşlar olmalı,savaşta çekilen fotoğraflar değil."

    Sayın La Rozem geçenlerde son 50 yılın en başarılı addedilen fotoğraflarını izledim. Yüzde doksan beşi savaş fotoğrafıydı ne yazık ki!

    Savaşlar kapitalizmin yaşam kaynağı olduğundan, onlarla beslendiklerinden, çok üzücü ama olmamaları da kaçınılmaz görünüyor. En azından şimdilik...

    YanıtlaSil
  9. Yalnız tek sorun şu! Bu fotoğrafın sahte olduğu kanıtlandı ne yazık ki.

    YanıtlaSil
  10. Sahteden kastınız nedir?

    Eğer "kurgu" olduğu ispatlandı-ki bundan emin olamayız-diyorsanız ben de uzun uzun kurgu olmasının bence hiç önemi olmadığını anlattım zaten.

    ""Düşen asker" fotoğrafının kurgu ya da gerçek olmasının çok önemi kalmıyor gözümde. Fotoğraf kurgu mu bilmiyorum elbet ama nasıl ki edebiyatta, özellikle şiirde "imge" varsa ve fotoğraf da amacına ulaşmışsa kurgu olmasında hiçbir mahsur yok yine bence. Her olayın koşulları içinde değerlendirilmesi gerektiğini savunuyorum. Capa' da, faşizmin gerçek yüzünü, savaşın acımasızlığını o günden bugüne, "düşen asker" fotoğrafıyla aktarabilmişse izleyene, yaptığı mübahtır diye düşünüyorum. Hele ki faşizmin her türlü oyununa, vahşetine karşı kurgulanmışsa bu görüntü, kötüye karşı bir “oyun”sa, gözümde daha da değerli oluyor; varsın belgesel kategorisinde olmayıversin. Zaten insanlık bir fotoğraf karesi diye kategorize etmiyor artık; faşizme karşı topyekün direnen onurlu bir halkın bayrağı olarak görüyor. İnsanın özgürlüklere özlemi ve düşkünlüğünden olsa gerek… Şu an aklımdan “çokça hangi halklar bu görüntülere değer verir, sahiplenir?” sorusu geçti. Üstünde biraz düşününce cevapladım kendime: “Sömürüden, kandan, açlıktan, barut kokusundan, ölümlerden, ayrılıklardan yorulmuş halklar Ümran” dedim. Ne çok arzularım bu fotograflara bakmayı tenezzül etmeyen bir dünyayı… Bu tür görüntülerin “yalan” olma durumunu… "

    YanıtlaSil
  11. Öncelikle yazdığın yazıda tüm iyi niyetlerinle kötülüğe karşı bir mücadele arzusu içinde olduğunu görüyorum. Bu konuda hem fikiriz sorun yok.
    Benim kastettiğim şudur, fotoğrafın sahte olması beni üzdü çünkü ortada bir hile var bir rant meselesi var. Düşünsenize yıllarca bir lidere bir kahramana inanıyorsunuz ve bir gün anlıyorsunuz ki inandığınız şey sahte, yalan çıkıyor. Düşünsenize Çanakkale'de Seyit Onbaşının 275 kg. ağırlığındaki mermiyi kaldırdığında çekilen fotoğrafın sahte çıkması durumunu. Eğer öyle birşey olsa saatlerce ağlardım, dizlerimi döverdim, içim yanardı... O anda insanın bütün inandığı değerlerle yüz yüze geldiğinde uğradığı yıkımı düşünün. Eğer bir savaş için yapılan hile ise bu konuda sözüm yok ama fotoğraf için yapılmışsa yani sanat için bir hile varsa bu beni üzer. Tabi Seyit Onabaşı olayı her açıdan üzer.

    YanıtlaSil
  12. "Düşünsenize yıllarca bir lidere bir kahramana inanıyorsunuz"

    İşte sorununuz tastamam burda. O fotoğrafın kurgu olduğu iddiası(iddiası diyorum dikkat edin. Çünkü henüz ispatlanmış birşey yok ortada)ortaya atılmadan önce o fotoğrafı izlediğimde hiç bir zaman bir "kahraman" görmedim ben.

    Okan'a verdiğim yanıtta anlatmaya çalıştım ne anladığımı:

    "Netlik modelde. Model çekip alıyor izleyeni fotoğrafın içine ve uzun bir geziye çıkartıyor.
    Alan derinliği o kadar fazla ki fotoğrafın, nerdeyse tüm İspanya' yı dolaşıyoruz. Bir milyona yakın ölüyü, sürgüne gidenleri,ağıt seslerini, kurşuna dizilen şairleri görüyoruz. Hatta Almanlar henüz hava bombardımanı yapmadığı için henüz haritadan silinmemiş olan Guernica'yı bile görüyoruz...

    Ben Garcia'yı çok uğraşmama rağmen fotoğrafın tek modeli olarak göremiyorum Okan. Çok kalabalık kadraj ve Garcia, ortak beden ve ortak ses bence."

    YanıtlaSil
  13. Ve;

    "Seyit onbaşı"nın fotoğrafını izlerken de benzer duygular hissederdim...

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.