28.02.2012

KİTAP İARE SANDIĞI

Fotoğrafı bir arkadaşım yolladı, kimin çektiğini bilmiyorum. (Bilen varsa ve bilgilendirirse sevinirim.)
1950'li yıllarda Nevşehir, Ürgüp'de, Mustafapaşa Köyü'nde-Şimdilerde beldeymiş- çekilmiş. Fotoğrafın kahramanı da, Köyün seyyar kütüphanecisi Merhum Ziyaettin Yıldızhan' mış.
"İare" kelimesinin anlamını bilmediğim için utanarak gün içinde izledim durdum fotoğrafı. "Ödünç, iğreti" imiş anlamı. Yani; Ödünç kitap sandığı"
Sandıkta otuz sekiz, ellerde de beş, toplam kırk üç kitap.
Köyün nüfusu kaç kişiydi acaba?
Neden sadece kadınlar gelmiş ödünç kitap almaya?
Sandığın alt gözündeki, sağdaki birbiriyle aynı boydaki beş kitap ansiklopedi olabilir miydi?
Sorulara cevap bulmaya çalışırken geçmişzamankuşları geldi çığlık çığlığa. Onlar da büyümüşler, kocaman olmuşlardı. Süzülerek yanıbaşıma kondukları zaman ancak görebildim taşıdıklarını; kitaplığımdı...İlk kitaplığım! Kardeşimin çakıyla açtığı delik, arkasına çizip sonradan silmeye çalıştığım "kalp"in izi bile duruyordu.
Rahmetli babam kitaplarım epeyce birikince, fotoğraftaki "Kitap iare sandığı" gibi iki katlı ama daha geniş bir kitaplık yaptırmıştı marangoza. Vernikletmişti de...Pırıl pırıldı. Harçlıklarımın bir kuruşunu bile harcamıyor kitap almak için biriktiriyordum artık. Kitaplığımda yatay duran kitaplar önce verev, sonra da dimdik durur oldular. Çok geçmeden üstlerine yatay kitaplar dizilmeye başlayınca soluk alamadıklarını hisseden babam bu defa üç katlı, altı gözlü bir kitaplık yaptırmıştı.
Çalan telefon geçmişzamankuşlarını korkuttu. Hızla havalanıp geldikleri yöne kanat çırptılar.
"Sesin yorgun, gel sana bi çay demleyim."
Çay ısmarlayayım ya da çay içelim dememişti Münevver. "Çay demleyim," demişti. "Sana" demişti hem de...
Fotoğraftaki eşeğe ilişti bir kez daha gözüm.
"Askeri mühimmat taşımıyorum, kaçağa gitmiyorum, yük de taşımıyorum; kitap taşıyorum kitap"
Sesi kadrajdan taşıyordu!