Fotoğraf izlerken bazı fotoğraflara şöyle bir bakıp geçeriz. Oysa bazıları bizi durdurur. İçine alır, dolaştırır uzun süre. Kafa yorduran, düşündüren, başka yolculuklara çıkartan, anıları dürtükleyen bu yolculuk bittiğinde damağımızda bir "tat" kalır. Bu tat duygudur. İllaki "tatlı" da değildir. Öfke, üzüntü, korku, heyecan, mutluluk, sevgi, şaşkınlık, iğrenme, utanç vb. farklı tatları olsa da damakta kalan tadın ortak adıdır "duygu". Konuşur sonra. Bazen usul usul anlatır, bir çığlık olur bazen, çoğunlukla da sakindir; ders verir.
İzlediğimiz bazı fotoğraflar ise teknik olarak kusursuz olabilir ama dakikalarca izlememize rağmen bir soluk sesi duyamayız. Soluk almaz, yaşamaz yani. Dolayısıyla ruhu yoktur ve bizde; "herhangi bir zihin, his, tutku çalkantısı ya da devinimi; herhangi bir şiddetli ya da uyarılmış zihinsel durum", özetle duygu uyandırmaz. Ne kadar zorlarsak zorlayalım gördüğümüz sadece teknik anlamda kusursuz bir fotoğraftır; hepsi o kadar.
Fotoğrafa ruh katmak! Fotoğrafçı ruhu olmayan bir fotoğrafa ruh katamaz diye düşünüyorum. Ruhu olan fotoğrafı çeker ve izleyene daha kolay algılattırmak için, ön plana taşır, vurgular, gerekiyorsa makyaj yapar ve teknikle destekleyerek sunar. Bir de daha öncesinde, fotoğrafı çekmeden önce yani, o ruhu görebilen, tespit edendir fotoğrafçı. O ruhu görebilme, sezebilme altyapısı varolandır.
Funda' nın evi. Yarısına yakını özürlü olan 186(Şimdilerde 200 ü bulmuş sayı) kediyle birlikte yaşıyor Funda. Beslenme saatinde kediler birbirini paralıyor mama yemek su içmek için. Su kaplarından birinin başında 7-8 kedi varken yavaş yavaş kenara çekiliyorlar ve oturup bekliyorlar. Belden aşağısı tutmayan felçli bir kedinin sürünerek su kabına yaklaştığını farkediyorum. O su kabının başına gelene kadar su kabının etrafı da boşalmış oluyor. Suyunu içiyor ve yine kendini sürüyerek uzaklaşıyor. O kenara çekilen kedilerden bir kısmı da gözme özürlü. Modeller kedi olduğu için çoğu kişinin incelemeden, şöyle bir bakıp geçeceği bir fotoğraf "Saygı" Ama benim en çok önemsediğim fotoğraflarımdan biri. Ve yine bana göre "ruhu olan" bir fotoğraf.
Örnekleri farklı temalardan seçtim. İkinci fotoğraf: Önce Zil Sustu.
Mekanın bir derslik olduğu besbelli. Üstelik uzun süredir kullanılmadığından kapatılmış bir okulun dersliği olduğu da aşikar. Bu fotoğrafın da konuştuğunu düşünüyorum. Sadece konuşmakla kalmayıp arada sesini yükselttiğini, hatta etkili ve yetkili makamlara küfür bile ettiğini duymuşluğum var.
Okumak isteyen için hikâyesi: ÖNCE ZİL SUSTU
Ve son örnek: "Belki yine gelirim" Belki sıradan bir manzara fotoğrafı olarak kalacakken yüzü görünmese de, modelin beden dili bir şiir okuyor. Belki de içinden ama hissediliyor diye düşünüyorum.
İnsanın kendinden örnek vermesi oldukça zormuş. Yanlış anlaşılmaya çok müsait çünkü. Sakın ola "ben oldum" bâbında değerlendirilmeye. Fotoğraflar hakkındaki düşüncelerim eleştiriye açık, sadece samimi olarak hissettiklerimi ifade edişimdir.