16.08.2009

Çağatay






Fotoğrafını çektiğim Çağatay'dı.

Yeniçiftlik' de tanıştım Çağatay' la, kardeşimi ziyarete gittiğim bir pazar günü. Biz verandada otururken geldi ve kimseyle ilgilenmeden bahçe kapısının önünde yatan Jack' a sarıldı, onla oynamaya başladı.

Kardeşim, bir önceki köpeği Jack' a olan sevgisinden şimdikine de aynı ismi vermişti. Eski Jack' le çok maceraları olmuştu. Onu avcılar nişan tahtası olarak kullandıktan sonra öldü diye bırakıp gitmişler. Tesadüfen bulan kardeşim tedavisini yaptırdı. Sağ ön bacağı kurtarılamadı ve kesildi. Tam iyileşti, düzeldi derken bu defa da mahallenin tüm köpekleriyle birlikte toplandı götürüldü. Eve döndüğünde onu bulamayan kardeşim sorgulayınca belediyenin topladığını öğrendi ve götürüldüğü yeri buldu ve geri aldı. Kısırlaştırılmak için toplanmıştı güya tüm sokak köpekleri ama Jack' ten başka köpek geri dönmedi mahalleye! Bir yıl kadar önce yaşlılıktan ölünce de yeni Jack geldi yerine.

Çağatay'ı izlemeye başladım. Arada tanımak için kardeşime de sorular soruyordum.

Aile bir kaç yıl önce göçmüş Yeniçiftlik' e. Mahallenin dışında bir arsaya baraka yapmışlar ve yerleşmişler. Çağatay' ın 16 yaşındaki ablası İstanbul' da bir doktorun yanına yardımcı olarak yerleştirilmiş. Çağatay da zeka özürlü ne yazık ki.

Çağatay' ın tek arkadaşı Jack'miş.

Yüzündeki mimikler dikkatimi çekti. Jack' in yüzündeki ifadeleri taklit ediyor sürekli. O gözünü kapatınca Çağatay' da kapatıyor, ağzını açınca sonuna kadar o da açıyor ağzını.

Yediği, içtiği herşeyi paylaşıyor köpekle. Hatta ekmek dilimini önce ona ısırtıyor kalanı kendisi yiyor. Kola içirtmeye çalışıyor teneke kutudan.

"Senin fotoğrafını çekmemi ister misin?" dedim.

Hemen iki koluyla Jack'a sarıldı, yanağını onun yanağına dayadı: "Çek" dedi.

Arada makinayı bırakıp sohbet etmeye çalışıyordum ama çok kısa, bazen alakasız yanıtlar veriyordu. Bir ara: "Ben senden çok hoşlandım" dedi. Bir filmden falan duymuş zaar.

Ayağındaki lastik çizmeler babasınındı sanırım. Büyük geliyordu ve bileği bükülüyordu ikide bir.

Jack'den ayrı, tek başına çok az kare çekebildim. O karelerde de Jack kadrajın dışında ama ayaklarının dibinde yatıyordu.

"Kışın kimse kalmıyor burda" dedi kardeşim, "kar, tipi demez gelir"

Ayrılırken tıpkı Jack gibi ellerini omuzlarıma uzattı ve "Ben senden çok hoşlandım, gene gel emi" dedi...





4 yorum:

  1. çocuk, köpek ,sevgi ,insan ,hayvan
    desenize biraz daha yaşanır dünya artık teşekkür çağatay.

    YanıtlaSil
  2. Olması gerekeni, doğal olanı görünce şaşırıyoruz ve hatta "teşekkür" ediveriyoruz:)

    Medenileşirken toplanarak çoğalıyorduk oysa uygarlaşırken bölünerek çoğalıyoruz ne yazık ki! En çok nasibi alan da giderek yalnızlaşan çocuklarımız ve bir de yaşam alanlarını zapt ettiğimiz, açlıpa mahkum ettiğimiz, hatta acımadan katlettiğimiz sokak hayvanları.

    Teşekkürler HİÇ katılım için.

    YanıtlaSil
  3. Çağatay mı zeka özürlü?Hani şu kendinden bir baş daha büyük köpekle beklentisiz/safça/korkusuzca iletişim kuran...
    Bir kedimiz vardı,adı Pırtık.Defne ile evliliğimizin ilk yıllarıydı,evimizin neşesi,çokca da sorumluluğu olmuştu...

    Pırtık asabileşmeye başlamıştı,çok sevdiği Defneyi sığdırmaz ediyordu,sebebi anlaşıldı, baba olacaktım,ama olamadım...
    Defne nin ameliyatı sonrası Pırtık , Defne nin yatağı dibinden ayrılmaz oldu , üzerine atlamıyor,rahatsız etmiyor , yürüyüş yaptığında peşi sıra geliyordu .
    Bunları neden mi yazdım ? Sadece iletişim.

    Duygularla yaşanan sessiz iletişim...

    Bence Çağatay zeka özürlü değil. sadece ders veriyor bizlere ...

    Sevgilerimle

    Mehmet

    YanıtlaSil
  4. Ders verdiği konusunda çok haklısın Mehmet. Tıbben "sağlam" görünen bizler birbirimizin gözünü oyarken, türlü entrikalara kafa yorarken, birbirimizin üstüne basıp yükselmek isterken gerçekten de ders veriyor...

    Sıradan bir "ot" bile ders veriyor bize oysa. Anlayana tabii..

    Pırtık' ın davranışı bana çok bildik geldi :)

    "Bizimle birlikte yaşayacağına göre,' diyoruz, 'bizim düzenimize uysun.' Doğru. Her konuk, az ya da çok, bunu yapar zaten. Evin düzenine uyar. Uymayanın 'konuk'luğu sona erer. Ama hayvanlarımız konuğumuz değil. Yaşam ortağımız."

    Der Bilge Karasu..."Yaşam ortağımız"

    Sağolasın içten paylaşım için.

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.