9.01.2018

Ay Portakalı



Tam suyun kumla cilveleştiği çizgiye oturdum. Kumu avuçladım. Bir elimden diğerine aktarıyorum. Taşın yavruları kum, kumun dedesi dağ.
(Deniz çekilmeye başladı.)
Bir elimden diğerine aktarılıyor dağlar. Dağ keçileri, marallar zıp zıp avuçlarımda. Bir gümüş tilki burnunu kumdan çıkartıp dağa uzatıyor.
(Deniz ufuktan aşağı akıyor. Şelaleyi görmüyorum, sesi geliyor uzaklardan.)
Tilkiler yalnızca masallarda kurnaz. Bir tilki izledim, anne tilki. Yavrularını emziriyordu. Ayaktaydı. Kulakları seste, gözleri görüntüde. O kadar muhteşemdi ki doğa misaliydi tıpkı.
(Deniz gidince dağlar açığa çıktı.)
Tastamam ondan işte tası tarağı dahi almadan, cebimde denizin giderken unuttuğu denizyıldızı, bir de sırt çantamla yollara dökülmüşlüğüm.
Vara vara buraya vardım. ‘İş?’ dedim, ‘Çobanlık var’ dediler. ‘Olur’ dedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.