Bolu
F Tipi'nde tutsak Murat Türk, bu öyküsüyle 2008'de Hüseyin
Çelebi Edebiyat Etkinliği'nde öykü dalında birinciliğe layık
görüldü.
"Yegen,
bu quşi niye satisen? Dê hele."
Dodo
derin bir nefes alıp kesik kesik bıraktı;
"Kimse
kimsenin derdini bılmi Apê Mızo!"
Zavallı
Dodo! Muzaffer'in kulağına bir şeyler dedi. Muzaffer boynunu geri
çekti. Dodo'nun yüzüne acıyla baktı. Titi'yi, Şaşo'yu süzdü.
Kaşlarını kaldırdı, sonra çattı. Yere baktı, başını
salladı. ‘Nıç nıç nıç' diyerek Dodo'nun omzunu tuttu;
"Beş
yüz demiştin, degıl?"
"He
Apê Mızo."
"Ben
sahan alti yüz vêriyem, yüz de benden..."
"Yox
Apê Mızo, imkani yox olmaz!"
"Olır,
olır... Yüregımden qopi."
"Senın
yüregınden qopi, hema benım yüregım almi."
"Al
dedıııııım!"
"Almam
Apê Mızo, heyatta!"
"Yaw
al dedım işte, wêy!"
"Madem
êleyse, ê de haydê..."
"Wêy
Allah senden razi olsın Apê Mızo! Tuttıxın altun, bıraxtıxın
oltun ola!"
"Cansaxlıxi,
cansaxılıxi."
Keyifle
güldüler. Muzaffer, elindeki küçük çantanın fermuarını açtı.
Dodo, başını uzatıp bakınca gıcır gıcır bir deste para,
paranın yanında da bir tabanca gördü. Üstüste yutkundu, yine de
bozuntuya vermedi;
"Paralar
da xıcır xıcırdır ha!" dedi keyifle.
"Daha
bu sebeh panqadan çekmişem."
"Verdıxçe
çoxalsın, verdıxçe çoxalsın!"
"Amin,
amin, amin!"
Muzaffer,
paraları ‘xışt xışt xışt' sayarken, Dodo'nun içi ısındı.
"Al
yegen, gule gule xarca."
"Saxoool
Apê Mızo."
‘Xışt
xışt xışt' saydı, sakalına sürdü.
"Bereket
çarpsın!"
"Bereketi
bol olsın."
"Yaw
senın bu paralar da xıcır xıcırdır ha! İçımden hema burada
tıraş olmax geli."
"Ê
daha yeni panqadan çektıx!"
"Belli
oli, belli oli."
"Saydın?
Tamamdi?"
"Tamamdır
Apê Mızo. Tıqıri tıqırına alti yüz kaxıt. Sen de al quşi,
gör xêrıni..."
Kafesi
hazırlayıp bir avuç buğday attı kuşun önüne.
"Yaw
dur istersen, bi kere qafama süreyim hele" dedi Muzaffer.
"Bax
hêç aqlımıza bile gelmedi. Qafani getır."
Muzaffer
şapkasını çıkardı, başını eğdi. Dodo kuşu çıkardı,
kafaya sürecekti ki;
"Wêy!"
dedi. "Ula bu ne? Senın qafanda saç-maç yox ki!"
Muzaffer
elini ensesine vurdu;
"Arxaya
sür, arxaya."
"Arxaya,
yana, saxa-sola, biraz da sımbêlıne sürax."
Kuşu
kel kafanın saçlı bölgelerinde gezdirdi.
Muzaffer
şapkayı taktı;
"İşallah
oldi!"
"Oldi,
oldi. Meraq etme. Yaw Apê Mızo, ben diyiyem en iyisi sen bu rut
qafan için quşi uç gün uçırma!"
"Kuro
hêç mesele degıl. On beş gün bile bekletırem, yeter ki
uçmasın!"
"Ê
walla o'qeer bekletsen, artıx sen qowsan da o gêtmez."
"Êle..."
"Hetta
ben diyiyem şawqayi şındiden qefese qoyax. Ne olır ne olmaz!
Xeriban alışsın kendi kendıne."
"Yaw
senın qafan ne'qeer çalışi!"
Şaşo
araya girdi, ciddi ciddi söylendi;
"Sen
êle baxma Dodo'ya, Apê Mızo. Qafasi zehir gibidır. Eyni Uli Cami
tuwaleti gibi, tır tır tır tır, durmadan çalışi!"
Dodo
şapkayı kokladı.
"Tam
qafa ha! Tamamdır, quş tanıdi artıx."
"Alışır
diyisen?"
"Allahına
qeer hem de!"
"Ê
de haydê qoy."
Dodo,
şapkayı açık bir şekilde kafese bıraktı, kuşu da içine. Kuş
hemen de oturdu.
"Görisen
Apê Mızo? Tanıdıx bi yer görınce nasıl otırdi? Yaa, ben
demiştım. Bêlelıxlen quş senın, qefes senın. Xêrli oxli
olsın!"
Keyifle
tokalaştılar. Son hazırlıklar yapılıyordu. Olup bitenleri
baştan beri izleyen tanıkların şaşkınlığındaydı sıra;
"Adam
xeste oldi, sanki quşa wurıldi. Yoxsa o'qeer para kim werır?"
"Doxri,
eynen êle. Lê belê keriz, mal gibi adamdır bu Mızo!"
"Mal,
hem de mal oxli mal! Qaz oxli qaz!"
"Allah
kimseyi bu uç piçın torına düşırmesın!"
"Amin!"
"Bi
de cam qefes getırmişler. Bax hele... Ê de haydê her şêyı
anladıx da, ula oxlım qefese ne gerek war?"
"O
hooo! Êle deme! Bunlar şeytan gibidırler. Qefese qoyınca degeri
artmiş gibi oli."
"Hêç
te bile..."
"Sen
êle san. Walla sen de ewêlsen! Oxlım, qefes insanın gözıni ali.
Mesela, sen şındi o qefese pox qoy, sıle ‘mıllet bu paqlawadır'
yutarlar. İnancın olsın yutarlar, hem de loqım gibi!"
"Ma
keriz o qeder çoxtır ki!"
"Herkes
kerizdır. Mılletın topi!"
"Biz
dışında..."
"Yox
walla bız de!"
"Wê
wêy, sahan ne oli?"
"Bişê
olmi, kerizıx işte. Hem de keriz oxli kerizıx!"
"Doxri
diysen, kerizıx! Enayi Gurri Mehemeyıx!"
Satıcılar
bir anda kaybolmuştu ortalıktan.
Muzaffer
ise, kel kafasında pırıl pırıl bir güneş ve kucağında
kafesle yürüyordu. Şapkanın içindeki kuş o kadar memnundu ki
yerinden... Muzaffer keyifle gülüyordu.
Dodo,
Şaşo ve Titi arka sokağı dolanıp Muzaffer'in geçeceği köşede
beklediler. Dodo, sokakta oyun oynayan çocuklardan birini yanına
çağırdı, eline para tutuşturdu ve iyice tembihledi.
Çocuk
gülerek kafasını sallıyordu. Paraya baktı, sevinçle cebine
koydu. Burnunu sildi, pantolonunu çekti ve ayakkabısını sıkıca
bağlayıp tabanını sertçe yere vurdu.
Muzaffer
yaklaşıyordu. Köşeyi döndü, kuşa bakıp keyifle
mırıldanıyordu.
Dodo,
çocuğun ensesine vurdu;
"Hadê
gözım fırla, göreyim seni!"
Çocuk,
ağır ağır yürüdü Muzaffer'in arkasından. Sağına soluna
baktı, hızlandı, koşmaya başladı. Muzaffer'in gövdesi giderek
büyüyordu gözlerinde. Yaklaştıkça daha da büyüdü.
Devamı
yarın akşam...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.